10 Mayıs 2012 Perşembe

Türkiye’de Okul Öncesi Eğitim


Türkiye’de ki okul öncesi eğitimin gelişmesini imparatorluk dönemindeki okul öncesi eğitim ve Cumhuriyet’ten günümüze kadar olan okul öncesi eğitimi diye adlandırabilir. İmparatorluk Döneminde  Okul öncesi eğitimi üstlenen bazı kurumlar vardı. Bunlar sıbyan okulları, ıslahhaneler, darüleytamlar. Sıbyan okulları, yani mahalle mektepleri Kur’an Okumayı, hesap yapmayı birazda yazmayı öğreten ilköğretim kurumlarıydı.
Darüleytamlar ve ıslahhaneler ise çoğunlukla savaşta ailelerini kaybetmiş çocukların barındırıldığı yerlerdi.
Resmi anaokullarının açılışı Balkan Savaşları’ndan sonra yaygınlaşmaya başlamıştır. Özel ana mektepleri ise 23 Temmuz 1908’ten önce bazı illerde, bu tarihten sonra da İstanbul’da açıldığı bilinmetedir.
“Osmanlı İmparatorluğu döneminde çocukların küçük yaştan itibaren iyi bir dini eğitim görmesi ve dini sağlam kişiler olarak yetiştirilmesine önem veriliyordu. Bu nedenle Cumhuriyet ‘ten sonraki okul öncesi eğitimden çok farklıdır.
İmparatorluk döneminde ilk planlanmış okul öncesi eğitimi çalışmaları 1913 yılında yapılmıştır. 6 Ekim 1913’te Tedrisat-ı İptidaiye Kanun-ı Mukavvati yanı ilköğretim geçici kanunu yayınlanmıştır. 15 Mart 1915’de de Ana Mektepler
Nizamnamesi hazırlanmıştır. Bu nizamnamede ;
Anaokulları, ilkokulu bulunan bir kız okuluna bağlı olarak ya da bağımsız olarak açılır.
Anaokulu kurulurken;
a) Binasının okul yapısına elverişle ve sağlık şartlarına uygun olmasına
b) Çocukların sayısıyla orantılı genişlikte bahçesinin bulunmasına,
c) Her çeşit eğitim aracının hazırlanmış olmasına özen gösterilecektir.
Anaokulları ücretli veya ücretsiz olarak açılabilir.
Ücretli resmi anaokullarına parasız çocuk alınmaz.
Anaokullarına 4-5-6 yaşındaki çocuklar alınır. Erkek ve kız çocukları birlikte bulundurulabilir.
Çocuklar anaokuluna alınırken doktor tarafından muayene edilecek, bulaşıcı hastalıkları olmadığı ve aşılı oldukları tespit edilecektir.
Anaokullarında çocuklar yaşlarına göre sınıflarına ayrılırlar.
Her sınıfa en çok 30 çocuk alınır.
Anaokullarında sağlığa uygun ve ahlaki oyunlar, okul içinde yürüyüşler ve düzenli beden eğitimi, dine ve milli öykü okumalar ve konuşmalar, resimlerin incelenmesi ve el işleri yaptırılır.
Anaokulları, en az haftada bir sağlık incelenmesine tabi tutulacak ve çocuklar tek tek muayene edilecektir. Gerek görülürse bu denetimler hakkında çocukların velilerine bilgi verilecektir.
Anaokullarında sınıf sayısı kadar bayan öğretmen ve yardımcı bayan öğretmen bulunur. Yönetim görevleri birincilere verilir.
Bir anaokulu öğretmeni olmak için; a) Darülmuallimat (İstanbul Kız Öğretmen Okulu) Ana Muallime Şubesinden mezun olmak.b) Veya bir anaokulu yönettiğine dair belgesi bulunmak. c) Veya anaokulu öğretmenliği yapabilecek yetenek ve bilgiye sahip olduğunu göstermek. ç) Türkçe’yi güzel telaffuz etme ve akıcı bir anlatıma sahip olmak gereklidir.
Anaokulu öğretmenleri Osmanlı uğruna sahip olacaklar ve hiçbir bulaşıcı hastalıkları bulunduğu doktor raporu ile belirlenecektir.
Anaokulu öğretmenlerinin terfi ve meslekte ilerlemeleri ilköğretim Kanunu”ndaki hükümlere tabidir.
İlk öğretmen Kanunu gereğince açılacak Sıbyan sınıfları da bu nizamname hükümlerine tabidir.
Bu nizamname yayınlandığı tarihte yürürlüğe girer.
Anaokullarına öğretmen yetiştirmek için 1915’te öğretmen okulu açılmıştır. Bu okul 1 yıl süreli eğitim veriyordu. 4 yıl hizmet göstermiştir. 370 mezun vermiştir. Ekim 1919’da kapanmıştır.
CUMHURİYET’TEN GÜNÜMÜZE
Cumhuriyet”in kurulduğu sıralarda Cumhuriyet’in getirdiklerine ayak uydurulabilecek insanlara ihtiyaç duyulduğu için ilköğretime ağırlık verilmiştir. Bu nedenle okul öncesi eğitim ailelere ve yerel yönetimlere bırakılmıştı.
25 Ekim 1925 ve 29 Ocak 1930 tarihlerinde çıkarılan çıkarılan kararda bütçe imkanlarının anaokulundan ilkokula kaydırılacağı bildirilmişti.
Bu nedenle anaokulları kapatılmıştı. Yalnızca çocuklarını kimseye bırakmayacak annelerin olduğu yerlerde açılabileceği bu şartlara uymayan annelerin çocukları alınırsa kurumun kapatılacağı bildirilmişti.
Hayatını işçilikle kazanmak zorunda olan dul ve fakir kadınların 3-7 yaş arasındaki çocuklarını sabahtan akşama kadar oyalamak, yedirmek, içirmek, giydirmek ve terbiye etmek için 1932 yılında İstanbul Belediyesi tarafından çocuk yuvası açılmıştır.
1961-1962 öğretim yılına kadar da resmi ana sınıfı, anaokulu açımlamamıştır. Bu dönemde 10 ilde ana sınıfı açılmış ve 20 ilkokul öğretmeni atanmıştır. Kız Meslek Liselerinde anaokulu öğretmeni geliştirmek için 1960-1964 yıllarında çocuk gelişimi ve bölümü açılmıştır.
1970-1971 yılında ilk öğretmen okullarının programları 4 yıllığa çıkarılmış ve okul öncesi eğitimi dersi eklenmişti.
1973 yılında çıkan MEB Temel Yasası ile tüm öğretmenlere yüksek öğrenim görme zorunluluğu getirilmiştir. 1980’de YÖK’ün kurulmasıyla bir çok üniversitede okul öncesi öğretmenliği Anabilim Dalları oluşturulmuştur.
İlköğretim çağına girmemiş çocukların eğitimi için 1992 yılında MEB tarafından merkez teşkilatında okul öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

123 rakamları Çalışma sayfaları
















El Beceriyi Geliştirme



BALIKLI OLTA KİTAP AYRACI 


Sünger kağıt denilen bir malzemeden yapılmış sanırım.Bu malzeme biraz pahalı oluyor diyorsanız,balığı ince tabaka oyun hamuru ile yapıp verniklersek uzun süre dayanacaktır.İp tutma yerini de benzer şekilde hazırlayabiliriz.Son olarak tahta çubuğun arkasına güzel mesajlarımızı da ekleyip kitap ayracımızı hediye edilebiliriz hale getirmiş oluyoruz.







ELMA BASKILI ELMA AĞACI 







Oynatılan Oyunlar



1-EŞLİ KOVALAMACA

Sınırları belli bir oyun alanında, çocuklar arasından altı kişi seçilir. Bunlar ikişer ikişer eşlendirilir ve birbirlerinin ellerinden tutarlar: Oyuna başlama: Oyunu yöneten işaret verince, elele tutan eşler tek olanları kovalamaya başlar, eşlerden birisi bu arada hangi oyuncuya elini değdirmişse onunla yer değiştirir. Belli bir süre sonra hiç vurulmamış olanlar oyunda başarılı sayılır. (Eşlerden birisi oyuncuyu vurabilir, her ikisi vuramaz)

2-EL TUT KURTUL

Oyuncular arasından bir ebe seçilir, diğeri oyun alanına dağılırlar. Oyuna başlama işareti verilince, 
ebe tek olan arkadaşlarını kovalamaya başlar. Bu çocuklar vurulacağını anlayınca hemen bir çocuğun elinden tutar, vurulmaktan kurtulur. Ebe bu sefer başka birini kovalar. El tutmadan vurulan, ebe ile yer değişir.

3-KEDİ İLE FARE:

Çocukların serbestçe oynayabilmeleri için bu oyunu açıklık bir yerde oynamak daha iyidir
Bir tara ya bir iskemle, yad bir direk veya çocukların arkasına geçerek saklanabilecekleri herhangi bir şey konulur. Bazen de ağaçta bu vazifeyi görebilir. Bundan on onbeş metre uzakta bir çizgi çekilir. Çocukların içinden bir tanesi kedi olur. Ağacın veya iskemlenin arkasına saklanır, diğer çocuklar ise faredir.Onlar çizgini arkasında dururlar. Fareler diye işaret verilince fare olan çocuklar hepsi birden kedinin saklı olduğu yere doğru giderler ve iskemle veya ağaca fareyi takliden elleriyle dokunurlar. Kedi istediği zaman saklı olduğu yerden çıkar, fareleri ta çizgiye kadar kovalar, çizgiye gitmeden yakalanan fareler kedi yavrusu olurlar, büyük kedi ile beraber ağacın arkasına saklanırlar, sonra kedinin emriyle fareler yaklaştığı zaman onunla beraber fareleri kovalarlar, oyuna böylece bir fare kalıncaya kadar devam edilir. En sona kalan fare öteki oyun için kedi olur.

4-TAZI VE TAVŞAN

Çocuklar elele tutuşarak bir daire teşkil ederler. Çocuklardan biri tazı olup dairenin içinde durur, bir diğeri ise tavşan olup dairenin dışındadır. Tazı tavşanı kovalar ve dairenin öbür tarafına geçmeye çalıştıkça dairedekiler kollarını alçaltarak veya yükselterek mani olmaya çalışırlar. Arada sırada çocuklar tazıyı dairenin öbür tarafına geçmeye bırakırlarsa oyun daha heyecanlı olur. Tazı tavşanı tutunca daireye girilir ve yerlerine başkaları tazı ve tavşan olur.

5-Kurt-Kuzu (Kuyruk koparma) :
çocuklar iki gruba ayrılır, herkes önündekinin beline sarılır. En öndekiler diğer grubun en sonundakini koparmaya çalışır. Kopanlar koparan grubun içine katılır. Kaç kişi koparılıp katılırsa o kadar puan alır. 

6-Kol Koparma : 

çocuklar karşılıklı olarak iki sıra olur. Arada 20-25 m mesafe bulunur. Herkese numara verilir. çocuklar sıkı sıkıya elleriyle kenetlenir. Karşı taraftan birinin numarası söylenir. O koşarak gelip bu diziyi koparmaya çalışır. Koparırsa bir kişiyi esir alır, koparamazsa kendisi esir olur, o diziye katılır. En çok esir alan taraf oyunu kazanır. 

7-Tavşan Yuvada : 

çocuklar halka olur, her çocuk bulunduğu yere bir çember çizer. Çember sayısı çocuklar dan 1-2 eksik olmalıdır. Bu çemberin dışına çıkılır. Çemberlerin çevresinde şarkı söyleyip el çırparak dönülür. Düdükle yada komutla herkesin bir çembere girmesi istenir. Açıkta kalan oyundan çıkarılır. 

8-Ağacını seç : 

Aynı oyun ormanlık alanda çember yerine ağaçlar seçilerek oynatılır. Ancak bunda seçilen ağaç sınırlandırılmalıdır. Komutla her çocuk ağacı değiştirir. Açıkta kalan cezalandırılır. 

9-Hırsız-Polis :

çocuklar 15-20 m. Ara ile iki sıra yapılır. Bir grup hırsız, diğer grup polis olur. Tam ortaya bir çember çizilir. İçine eşya konur. Sıradaki her çocuga bir numara verilir. Numarası söylenen hırsız ve polis çember yakınına gelir. Hırsız eşyayı çalmaya, polis yakalamaya çalışır. Başaramayan diğerine esir olur. 

9-Arkada Kalma : 

Lider sürekli yer değiştirir. Düdükle çocuklar liderin arkasında sıra olacaktır. En sona kalan yada hiç sıraya giremeyen oyunu kaybeder. 

10-Halat çekme :

Yere paralel iki çizgi çekilir. çocuklar iki eşit guruba ayrılır. Çizgiler arasında, halat üzerine bir fular bağlanır. Halatı çekerek fuları kendi tarafına geçiren grup kazanır. 

11-Hazine : 

Bir bölgenin etrafı 1 m ya da 75 cm yükseklikte halatla çevrilir. Burası hazine dairesidir. Bir grup içeride muhafız olur. Fularları kemerlerine kolayca alınacak şekilde bağlanır. Diğer grup fular kapacaktır. Bir süre sonra yer değiştirirler. Aynı süre onlar fular kapar. Süre sonunda çok fular alan oyunu kazanır. 

12-Kozalak oyunu : 

Bir kova kozalak düzensiz olarak sağa sola saçılır. grup sayarak geri toplarlar. En çok kozalak toplayan ve kovaya koyan grup kazanır. 

13-Üç kozalak oyunu : 

Bir kova ve üçer kozalak (taş) verilen gruplar kova ile kovaya 5 m. uzakta çizilen bir daire içine kozalakları tek tek taşır, sonra kovaya geri getirir. Önce bitiren grup kazanır. 

14-Elma-simit yedirme yarışı : 

Gözleri bağlı ikişer yarışmacı birbirlerine simit yada elma yedirmeye çalışır. Önce bitiren kazanır. Ya da elma veya simit ipe bağlanarak asılır. Herkes kendi yemeye çalışır. Önce bitiren kazanır. 

15-Şapka içindeki hayvanı görme : 

Bir defalık şaka oyunlarındandır. Şapka içinde istediği hayvanın gösterileceği söylenir. Aslında şapka içinde ayna vardır. Bakan kendini görür. 

16-Eşini bul oyunu : 

 çocuklar dağınık şekilde dururlar. Lider düdükle birlikte parmaklarıyla bir sayı işaret eder. çocuklar gösterilen sayı kadar eşleşerek otururlar. Dışarıda kalanlar oyundan çıkar. İki çocuk kalana kadar oyun devam eder. 

17-Kaç-kurtul oyunu : 

çocuklar karşılıklı durarak iki halka oluştururlar. Kaçan ve kovalayan iki ebe olur. Kaçan halka dışına çıkamaz. İki kişi arasına geldiğinde dinlenebilir. Eğer sıradaki çocuklardan birine arkasını dönerse kaçan odur. Kaçan vurulursa kaçanla kovalayan değişir. 

18-Peşimden gel-karşımdan gel : 

 çocuklar daire olur ve çömelir. Ebe ayakta kalır. Daire çevresinde dolaşırken bir çocugun sırtına dokunarak “Peşimden gel.” Yada “Karşımdan gel.” Der. “Peşimden gel.” Derse ebeyi kovalayıp dokunup geri dönerek yerine oturur. Vuramazsa ebe koşarak boşalan yere oturur. “Karşımdan gel.” Derse aksi istikamette koşarak boşalan yeri kapmaya çalışırlar. Ayakta kalan ebe olur. 

19-Teyzem Paris’ten geldi. :  

Seçilen çocuklar sırası ile sakız çiğneme; makas, dikiş makinesi, bisiklet, çamaşır makinesinin çalışmalarını taklit edeceklerdir. Ancak her taklide başlamadan önce aralarında sıra ile şu konuşma geçer. “-Teyzem Paris’ten geldi.” “-Ne getirdi?” “Sakız....” Her yanıttan sonra taklit başlayacaktır.